1. YAZARLAR

  2. Serdar EKİZ

  3. Yenilenebilir maceramız ve gelecek beklentileri
Serdar EKİZ

Serdar EKİZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Yenilenebilir maceramız ve gelecek beklentileri

SERDAR EKİZ 

Geçtiğimiz günlerde ilki yayınlanan yazımla ilgili enerji sektöründeki dostlarımdan son derece samimi iltifatlar aldım. Hepsine şükranlarımı sunuyorum. Destekleri bana güç verecektir ve bu köşeden onlara bir ses olacağımı da belirtmek isterim.

Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımlarına 2005 yılından itibaren kesintisiz destek verilmeye başlandı. Bu çerçevede 2012 yılında devreye giren lisanssız enerji üretimi uygulamasına ise bu yıl itibariyle neden bir nevi “üvey evlat” muamelesi yapılmaya başlandığını sormuştuk.

Biliyorsunuz lisanssız elektrik üretim sektörü her bir tüketiciye ölçekli olarak üretici olma fırsatı verdi. Mega Watt ile Mega Byte’ı ayıramayan sektör yatırımcıları birer birer santral sahibi olmaya başladı. Tarımsal niteliği bulunmayan arazilerde, fabrika çatılarında 1 MW’dan küçük tesisler kurulmaya başlandı. Lisanssız Üretim Yönetmeliğiyle elektrik üretimi kartellerden ziyade halkın bireysel ihtiyaçlarını karşılamak için her bir vatandaşın üretici olmasının önü açıldı. Özellikle maliyetleri hızla düşen fotovoltaik paneller vatandaşın, Güneş Enerjisi Üretim Sistemi sahibi olmasına yardımcı oldu.

Başta 2 MW ile sınırlanan TEİAŞ’a ait trafo merkezlerinde yatırımcının talepleri ve TEİAŞ tahsisleriyle bazı bölgelerde kapasiteler 50 MW’ı geçti. (http://www.teias.gov.tr//duyurular/Lisanss%C4%B1z%20%C3%87a%C4%9Fr%C4%B1%20Mektubu%2001.08.2016.pdf)

 TEİAŞ bu talebe dayanamayarak bir tablo ile teknik sınırı kendi web sayfasından yayınlamak suretiyle yatırımcılara artık neredeyse başvuru yapmayın demeye kadar getirdi. Bu iş öyle duruma gelmişti ki devreye yeni girecek TM’ler için ilgili sahada 1 yıldan önce araziler kapışıldı, m2si 1 TL etmeyen yerlerin fiyatı 10 TL’ye yükseldi.  Tabi bazı TM’lerde son diye yayınlanan kapasiteler her ne hikmetse 2. kez revize edilerek yeni sonlar oluşturuldu.

Bu tahsisler proje geliştiriciler için de yeni bir iş kapısını araladı. Özellikle 2015 yılında belediyelerin bölgelerinde bu santralleri görmeye başlamasıyla İmar uygulamalarının da yapılması talep edilerek tesislerin nizami olması sağlandı.  Bunun yanında büyükşehir ve ilçe belediyelerine de ciddi bir gelir kapısı oldu santraller. Yatırımcılar daha santral inşaatına başlamadan santral maliyetinin yaklaşık % 10’nu başta harcamak zorunda kaldı.

Geçen yazımda da belirttiğim gibi devletimiz bu desteği bir strateji dahilinde yaptı ve iyi ki yaptı özellikle GES’le ilgili olarak yıl sonunda 1 GW’a yakın tesis devreye alınmış olacak. 2015 yılı itibariyle aşağıdaki sıralamada 33. sırada yerimizi almıştık. (https://en.wikipedia.org/wiki/Growth_of_photovoltaics)

 

Sıralama

Ülkeler

 2015 Sonu İtibariyle
Kapasite (GW)

1

Çin

           43,06  

2

Almanya

           39,64  

3

Japonya

           33,30  

4

ABD

           27,32  

5

İtalya

           18,92  

6

İngiltere

              9,08  

7

Fransa

              6,55  

8

Hindistan

              5,17  

9

İspanya

              4,83  

10

Avusturalya

              4,10  

11

Belçika

              3,20  

12

Güney Kore

              3,20  

13

Yunanistan

              2,60  

14

Kanada

              2,24  

15

Çek Cumhuriyeti

              2,07  

16

Tayland

              1,60  

17

İsviçre

              1,38  

18

Güney Afrika

              1,36  

19

Romanya

              1,30  

20

Hollanda

              1,29  

21

Bulgaristan

              1,04  

 

Bu sistemler kurulurken işin üretim tarafında Türkiye’de kurulan her enerji tesisi gibi ithal malzeme kullanılması kaçınılmazdı. Başta yüzde 65-70 oranındaki ithalat oranı 2015 Aralık’ta çıkan Gözetim Vergisi Uygulaması, 2016 Haziran ayında kaldırılan yatırım teşvikleri ve Çinli üreticiler için açılan Anti Damping soruşturmasıyla yerli üreticilerin de önü açılmış oldu.

Yatırımcıları ürküten GES’lere özel imar harçları, Ekonomi Bakanlığı tarafından uygulamaya alınan ithal PV panellerle ilgili gözetim vergisi, yatırım teşvikinin kaldırılması ve Çinli panellere açılan Anti Damping soruşturması sektöre yönelik ilgiyi hiç eksiltmedi.

Tabii bu arada devletin yenilenebilir enerji üretimine yönelik alım garantisi 2015 yılında sona erecekken 5 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararname ile Yenilenebilir Enerji Kanunu (YEK) destekleme mekanizmasında yeni bir düzenleme yapılarak diğer tüm kaynaklarda süre gelen destekleme fiyatı güneş için de 13,3 $-cent/kwh  olarak 31/12/2020 yılına kadar uzatıldı. Yenilenebilir kaynaklara bu fiyatlar verilirken 6/10/2010 tarih  27721 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan  Milletlerarası Anlaşma ile  Rusya Federasyonu tarafından Akkuyu’da kurulacak Nükleer Santrali için 15 yıl boyunca 12,35 $-cent/kWh alım garantisi verilmesini bir not olarak hafızamızda tutmamız gerek.

2005 yılında başlayan yenilenebilir enerjiye destekleme süreci bir devlet politikasıdır. 14 yıllık süre gelen AK Parti yönetiminde, hükümet politikalarında sürekliliğin esas olduğunu zaman içinde gördük. Bu çerçevede enerji yönetimindeki değişikliklerin hükümet tarafından bugüne kadar sürdürülen kararlılığın 180 derece yön değişmesine yol açmaması gerektiğini düşünüyorum ve bunu savunuyorum. Enerji yönetiminin gayet bilinçli şekilde uygulamaya aldığı düzenlemeler konusunda “aslında biz bunu hedeflememiştik” noktasına gelmemesi gerektiğine inanıyorum.

Bugüne kadar hangi kanun ve yönetmelikler çıkarıldıysa, bunlar hep genel bir politikanın sonucu olarak ortaya konulmuştur. Aslında geldiğimiz nokta, sadece iç hukuki düzenlemelerin bir sonucu değildir. Türkiye’nin küresel gelişmeleri de dikkate alarak altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeler de Ankara’nın konuya uzun vadede nasıl baktığının bir göstergesidir.

Bu çerçevede Türkiye’nin Kyoto Protokolü’yle başlayan yenilenebilir enerji macerası 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’yla yeni bir aşamaya taşınacak. Yani bundan böyle hayata geçirilecek enerji düzenlemelerinde uluslararası eğilimleri, altına imza koyduğu sözleşmeleri dikkate almasını beklemek gerekiyor.

Meseleye bu cepheden bakınca, Enerji Günlüğü’nün paylaştığı bir habere dikkatinizi çekmek istiyorum. Yaklaşık 200 ülkenin temsilcileri önümüzdeki günlerde Fas'ın Marakeş kentinde bir araya gelerek iki hafta boyunca Paris Anlaşması’nın ayrıntılarını, politikalarını, teknoloji ve finansman ihtiyaçlarını görüşecek.

Paris Anlaşması, yüzyılın ikinci yarısına kadar dünyada fosil yakıt kullanımını sınırlandırmayı ve dünyadaki ortalama ısı artışını 2 dereceyle sınırlandırmayı hedefliyor. Bu hedefin hayata geçirilmesi yolunda her ülke üzerine düşeni yerine getirmek durumda. Marakeş’te temsil edilecek ülkelerden biri olan Türkiye de yenilenebilir enerjiye giderek daha fazla ağırlık vermesi gerektiğinin gayet farkında. Ve enerji yönetiminin atacağı adımlara ışık tutacak gelişmelerden bir bölümünün izini de bu tip uluslararası organizasyonlarda sürmek mümkün.

Serdar EKİZ / Enerji Günlüğü - 6 Kasım 2016

Önceki ve Sonraki Yazılar