1. YAZARLAR

  2. Toğrul İSMAYIL

  3. Azerbaycan’ın enerji nakil stratejisi
Toğrul İSMAYIL

Toğrul İSMAYIL

Yazarın Tüm Yazıları >

Azerbaycan’ın enerji nakil stratejisi

Azerbaycan, bölgenin zengin petrol ve gaz rezervlerine sahip ülkesi olarak hem bölgesel, hem uluslararası ölçekte enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli role sahiptir. 

Geçen yüzyılın 90`lı yıllarının ortalarında dünyanın önde gelen enerji şirketleri ile stratejik öneme sahip, geleceğe yönelik petrol anlaşmaları imzalayan Azerbaycan, buna paralel olarak petrol ve gaz kaynaklarının dış piyasalara nakli için de ulusal çıkarlar üzerine kurulmuş bir stratejik çizgi izlemektedir.

Bu strateji, enerji kaynaklarının dünyaya açılması için çeşitli nakil güzergâhlarına sahip olmak ve herhangi bir rotaya bağımlı kalmamak ilkesi üzerine kurulmuştur.

Bölgenin enerji kaynakları için geliştirilen alternatif nakil yolları, hem Azerbaycan`ın, hem de Azerbaycan petrolünün ve gazının başlıca alıcılarının, bütün Avrupa kıtasının çıkarlarına cevap vermektedir.

Şüphesiz ki, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki işbirliğinin temel alanı enerjidir. Azerbaycan ve ondan Doğu`da bulunan Orta Asya ülkeleri dev petrol ve doğal gaz rezervlerine sahiptir. Bu kaynakların çoğu büyük oranda işletilmemiştir. ABD ve Batı’nın Kafkasya-Orta Asya (KOA) bölgesinde temel önceliği bu enerji kaynaklarının üretilmesini ve batıya doğru ihracını hızlandırmaktır. Hem Türkiye, hem de Azerbaycan da bu amacı paylaşmaktadır.

Aslında Türkiye`nin enerji politikasının çekirdeğinde petrol ve gaz nakli merkezine dönüştürülmek durmaktadır. Bu amaçla, artık, bir takım projeler geliştirilmekte ve bazıları gerçekleştirilmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattının inşası 2006 yılında, Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) ve Türkiye-Yunanistan doğalgaz hatlarının inşası ise 2007 yılında tamamlanmıştır.

Azerbaycan petrolü BTC üzerinden Türkiye`nin Akdeniz kıyısına, oradan da tankerler aracılığıyla Batı pazarlarına ulaştırılıyor. Azerbaycan`ın doğal gazı, artık, Türkiye geçişli olarak doğrudan Avrupa`ya nakledilmektedir. Nitekim geçen yüzyılın 90`lı yıllarının ortalarında Azerbaycan kendi petrolünü taşımak için tek bir güzergâha, Kuzey güzergâhına sahipti.

Azerbaycan petrolü esasen uzunluğu 1330 kilometre olan Bakü-Novorosiysk petrol boru hattı ile Karadeniz`in Novorosiysk limanına naklediliyordu. Aynı zamanda Azerbaycan petrol naklinde alternatif güzergâhların varlığına ulaşmak için ulusal çıkarlara cevap veren siyaset yürütmekte idi. Tüm siyasi risklere rağmen 8 Mart 1996 tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ve Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze Tiflis`te Bakü-Supsa arasına petrol boru hattı çekilmesi konusunda anlaşmaya vardılar.

Yüzyılın Anlaşması’nda yer alan şirketlerin kurduğu Azerbaycan Uluslararası Operasyon Şirketi (AUOŞ), SOCAR ve Gürcistan Hükümeti arasındaki 3 taraflı anlaşma Azeri, Çırak, Güneşli yataklardan çıkan ilk Azerbaycan petrolünün Bakü-Supsa petrol boru hattı vasıtası ile naklini öngörüyordu. Bakü-Supsa petrol boru hattı ile ilk Azerbaycan petrolü 17 Nisan 1999 tarihinde ihraç edilmeye başladı.

Bu güzergâhın en büyük avantajı Azerbaycan petrolünün temiz halde "Azeri light" markası ile dünya pazarına çıkarılmasıdır. Bununla birlikte, hattın diğer avantajı petrolün Supsa’ya Novorossiysk’e oranla daha ucuz nakil olunmasındadır. Öyle ki, petrolün Novorossiysk’e naklinin tonu 15,67, Supsa`ya nakli ise 13,14 ABD dolarına mal oluyor.

Batı yönünde uzanan Bakü-Supsa petrol boru hattının uzunluğu 837 km, çapı 530 mm`dir. Bakü-Supsa hattının çalışmaya başlaması sonucu Güney enerji koridorunun temeli atılmış, Azerbaycan kendi bağımsızlığı tarihinde ilk kez petrol naklinde alternatif güzergâha sahip olmuştur.

Bölgede bu veya tüm diğer enerji projeleri için "Yüzyılın anlaşması" büyük önem taşımaktadır. Azerbaycan`la yabancı petrol şirketleri arasında kararlaştırılan ve 1994 yılında imzalanan bu ilk sözleşme bölgede daha sonra yeni petrol ve gaz projelerinin geliştirilmesine de yol açmıştır. Devlet Başkanı Haydar Aliyev ABD, Avrupa, Rusya, Türkiye ve İran şirketlerine enerji indirimleri konusunda taviz vermekle, ülkenin istikrar ve güvenliğinde rol oynamak için Bakü’ye geniş bir manevra alanı yaratmıştır.

Azerbaycan ve Türkiye`yi birleştirme iddiası taşıyan başka bir takım projeler de mevcuttur. Bunlara örnek olarak, Trans-Hazar doğalgaz boru hattı (THGH), Nabucco gaz boru hattı (Türkiye`yi Bulgaristan, Romanya ve Macaristan`dan geçerek Avusturya’ya ulaşması öngörülüyor), Türkiye-Yunanistan-İtalya doğalgaz boru hattı ve Samsun-Ceyhan petrol boru hattı (Anadolu yarımadasından geçiyor) projelerini gösterebiliriz.

Bu enerji projeleri de büyük öneme sahipler. Bu projeler dev ekonomik fayda sağlamanın yanı sıra, katılımcı ülkelerin genel entegrasyonuna da önemli ölçüde hizmet etmektedir.

Aslında, bu yol, yani ortak ekonomik projeler, siyasi ve askeri yollardan farklı olarak, entegrasyona ulaşmanın daha iyi yoludur. Örneğin, Türkiye ile Yunanistan arasındaki doğalgaz boru hattı iki eski rakip arasındaki ilişkilerin restore edilmesinin değerli sembolüdür. Türkiye-Yunanistan bağlantısı da önemlidir. Bu hat, Hazar gazının Rusya kontrolü olmadan, Avrupa tüketicilerine aktarılmasının ilk yoludur. (Yunanistan üzerinden İtalya`ya doğru genişleme Hazar gazının Avrupa`ya ulaştırılması imkânlarını daha da artırmaktadır).

Bu enerji projeleri katılımcı ülkelerin bağımsızlığını pekiştirmek için ciddi bir vasıtadır. Rusya`nın siyasi ve ekonomik etkisi bölge ülkelerini özellikle rahatsız etmekte. BTC ve BTE’nin yapımından önce, bölgenin yaklaşık tüm enerji ihraç altyapısı Rusya tarafından idare ediliyordu ki, bu da Kremlin`e önemli bir güç veriyordu.

Halihazırda Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye BTC ve BTE’ye katılma düzeyine göre Rusya`nın siyasi veya ekonomik baskılarına daha güçlü direnç göstermektedirler.

İfade etmek gerekir ki, enerji güvenliği milli güvenlikle eş anlamlıdır. Ve çok sayıda donanım kaynakları ile boru hatları, bunların her ikisini geliştirmek için bir araçtır.

ABD için KOA bölgesinden Rusya`nın kontrol etmediği boru hatlarının inşasında ek fayda var: Bu sayede Rusya`nın enerji sektörünü, özellikle doğalgaz inhisarı Gazprom’u piyasa odaklı davranışa yönlendirmek mümkün olur.

Rusya`nın dominant piyasa konumu hem Avrupa, hem de KOA bölgesi ülkelerini olumsuz etkilemektedir. Uzun dönemde enerji inhisarı Rusya`nın kendisi için de zararlıdır. Şöyle ki, bu tekel, Rusya toplumunun diğer sektörlerine de yayılan yolsuzluk, verimsizlik ve ekonomik sorunlara yol açacaktır.

Alternatif boru hatlarının inşa edilmesi ve KOA ülkelerinin ticari konumlarının güçlendirilmesi yoluyla bu tekelin yıkılması, Rusya`nın enerji sektörünü daha verimli, pazar odaklı bir davranışa sevk edebilir. Bu, sadece Azerbaycan, Türkiye arasında değil, aynı zamanda ABD ve Avrupa Birliği ile de yoğun işbirliği gerektirecektir. Bu anlamda, Rusya tarafından kontrol edilmeyen boru hatlarının inşa edilme stratejisi "anti-Rusya" değil, "Anti tekel" ve "rekabet-odaklı" olmaktadır.

Bazı Batılı uzmanlar ortada bir rahatsızlık olduğunu işaret etmektedirler. Onlara göre Türkiye`nin boru hattı devi BOTAŞ "mini Gazprom" olmaya çalışmaktadır. Her şeyden önce, milyarlarca dolar değerinde doğalgaz en yakın ülke topraklarından geçmeye başlayacaktır.

Türkiye bu akımın nasıl idare edileceğiyle ilgili bir tercih yapmak durumundadır. Her halde, Ankara açıkça piyasa ilkelerine riayet edeceğini bildirmektedir. Eğer Türkiye kendi coğrafi konumunun üstünlüğünden yararlanarak, doğal gazın fiyatını önemli ölçüde artırırsa, bu gazın Rusya`dan gelen gaz karşısındaki rekabet gücünü düşürecektir.

Belirtmek gerekir ki, eğer Avrupalı tüketiciler fiyat dolayısıyla Rusya gazını almak mecburiyetinde kalırlarsa, bölgemizde Rusya tarafından kontrol edilmeyen boru hatlarının oluşturulmasının önemi ve yararı keskin şekilde düşecektir. Nitekim Türkiye tarafı, kendi transit konumunu esas kazanç kapısı olarak kullanmak niyetinde olmadıkları güvencesini vermektedir.

Maalesef, 1990`lardan beri Hazar`ın enerji projelerinde Rusya`nın iddialılığı arttıkça, ABD`nin dikkati azalmıştır. Şu anda Avrupa devletleri Nabucco West veya THGH gibi ek projelerin yapımına yeterince destek vermemekte. Projenin başarılı olması için birileri inisiyatifi ele almalı ve söz konusu projelerin tamamlanması için irade göstermelidir. (H.Aliyev`in BTC ve BTE-de yaptığı gibi).

Böylece, bir takım sorular öne çıkmakta: THGH için Türkmenistan gazını kim alacak? Azerbaycan`ın bu riski üzerine alacağını veya THGH gibi projelerde liderliği kabul edeceğini beklemek doğru olmaz; bu rol kaynakları gerçekten isteyenler, yani Avrupa Birliği tarafından üstlenilmelidir.

Maalesef, Avrupa ülkeleri THGH veya Nabucco West gibi projeleri öne çekmekle ciddi şekilde bu projelere karşı olan Moskova`yı kızdırmak korkusuyla tereddüt içindeler. Avrupa bu projelerin "anti-Rusya" projeleri olması düşüncesini öne çekmekte. Gerçekte ise bu projeler rekabet odaklı. Avrupa`nın bu fikre katılması ve bu projeleri desteklemesi de aynı derecede önemlidir.
Özellikle, planlanan projelere doğrudan katılan ülkeler arasında yeterli ölçüde dayanışmanın bulunmaması, olayları ters yönde etkilemektedir. Azerbaycan tarafı iddia ediyor ki, bu tür projeleri ilk aşamada doldurmak için yeterince doğal gaz rezervine sahiptir. Aslında, önde gelen işletim şirketi BP tarafından ülkenin Şah-Deniz gaz yatağında keşfedilen yeni kaynakların tahmin edildiğinden hayli fazla olduğunu göstermektedir.

Şu anda, Orta Asya gaz üreticilerinin Azerbaycan ağına katılması teknolojik açıdan gerçekleştirilebilir durumda. Azerbaycan`la Türkmenistan`ın denizdeki gaz platformları arasında en yakın mesafe sadece 70 kilometredir. Bunların ikisi arasında boru hattının inşası nispeten basit bir mesele olmakla birlikte, dört aydan altı aya kadar zaman alacaktır. Bu bağlantının kurulması, ileride Trans-Hazar ilişkisinin daha sağlıklı genişlemesine neden olabilir.

Türkmenistan ve Azerbaycan yetkilileri son yıllarda bu düşünceyi desteklediklerini göstermiştir. Azerbaycan ve Türkmenistan iki ülke arasında bu sorunu çözmek için geçtiğimiz yıllarda hükümetlerarası çalışma grubu kurdular. Bu grup sadece deniz dibinin sınırlarının çözülmesini değil, aynı zamanda Trans-Hazar doğalgaz boru hattının inşasının hızlandırılmasına çalışmalıdır.

2007 yılının Ekim ayında Tahran`da düzenlenen Hazar Zirvesi`nde Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdımuxamedov, Azerbaycanlı ve Kazakistanlı meslektaşları ile Trans-Hazar Gaz Boru Hattı’nın deniz dibindeki kısmının inşası için Hazar’a kıyısı bulunan diğer ülkelerin onayının gerekli olmadığı fikrinde birleşti. Türkiye de aynı zamanda müttefiki olan Azerbaycan ve Türkmenistan arasında dürüst arabulucu gibi hareket ederek, meselenin çözümünün bulunması arzusunu bildirmiştir.

Aynı zamanda Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev kendi ülkesi ile Azerbaycan arasında petrol tankeri ulaşım sisteminin oluşturulması fikrini desteklemektedir. Bu sistem Kazakistan petrolünün Kazakistan`ın Aktau limanında tankerlere yüklenerek Ro-Ro gemilerle Bakü`ye gönderilip, buradan da BTC aracılığıyla nakledilmesini öngörüyor. Başkan Nazarbayev Bakü`ye son ziyareti sırasında, BTC’nin adının Aktau-Bakü-Tiflis-Ceyhan ihraç güzergâhına dönüştürülmesini önermiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar