1. YAZARLAR

  2. Sabiha KÖTEK

  3. Doğu Akdeniz’de herkes haklı!
Sabiha KÖTEK

Sabiha KÖTEK

Yazarın Tüm Yazıları >

Doğu Akdeniz’de herkes haklı!

Doğu Akdeniz’in en uzun kıyısına sahip ülke olarak Türkiye, geniş bir kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge alanına sahip. 

Dolayısıyla bölgedeki petrol ve doğalgaz zenginlikleri üzerinde hakkı bulunuyor. Ve son dönemde bu hakkını kullanmak üzere çalışmalarını hızlandırmış durumda. 

Türkiye, sismik araştırma gemisi Barbaros Hayreddin Paşa’nın Akdeniz ve Kıbrıs sularında belirlediği olası petrol ve gaz sahalarında sondaj çalışmalarına geçen yıl başladı. Fatih sondaj gemisi ilk sondajını Alanya sularında gerçekleştirdi. Ardından geçen Mayıs ayında Kıbrıs açıklarına giderek sondaj çalışmalarına başladı. Şimdi ise adanın doğusunda ikinci sondaj çalışmasını yürütüyor.

Türkiye zaman kaybetmeden ikinci derin deniz sondaj gemisini de satın aldı. Yavuz adı verilen ikinci sondaj gemisi de geçtiğimiz günlerde petrol ve doğalgaz arayacağı KKTC’den alınan ruhsat sahası içindeki lokasyona ulaştı. Türkiye bu iki gemi ile derin sularda yılda ortalama ikişer tane sondaj yapabilecek.

Türkiye’nin böylesi somut adımlar atarak kararlılığını ortaya koyması bölgede çalışmalar yürüten ülke ve şirketleri son derece rahatsız etti. Başta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan olmak üzere Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları üzerinde hak iddia eden bölge ülkeleri ile bölgeye yönelik farklı hedefleri bulunan Avrupa Birliği, ABD ve Rusya Türkiye’nin bu çalışmalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu savundular. Türkiye’ye derhal sondaj çalışmalarını durdurma çağrısında bulundular. ‘Yaptırım’ kelimesi sıkça telaffuz edilir oldu.

Peki bu ülkeler neden bu çağrıları yapıyorlar ve Türkiye bu kadar ülkeyi neden karşısına almayı göze alıyor?

Türkiye’ye yapılan bu sondaj çalışmalarını durdurma çağrı ve üstü kapalı tehditlerin altında yıllardır çözümlenemeyen Kıbrıs sorunu yatıyor. Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplum 1983 yılında kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) tanımıyor. Uluslararası camia Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni (GKRY), Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatıyla Ada’nın tek temsilcisi kabul ediyor. 

Uluslararası camiayı ve üyesi olduğu AB’yi arkasına alan GKRY, 2003’te Mısır’la, 2007’de Lübnan’la ve 2010’da İsrail ile anlaşmalar imzalayarak “Münhasır Ekonomik Bölge” sınırlarını Kıbrıs Türk Yönetimini yok sayarak belirledi. Bu sınırlar içinde Rum Yönetimi 13 ruhsat sahası ilan etti. Bunun üzerine Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimi de Ankara ile anlaşarak Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) ada açıklarında petrol ve doğalgaz arama yetkisi verdi. Rumların ilan ettikleri 13 ruhsat sahasının yedisi KKTC kıta sahanlığıyla kesişiyor ve Türkiye söz konusu sınırları tanımıyor. 

Türkiye her fırsatta Güney Kıbrıs’ın ‘münhasır ekonomik bölge’ olarak ilan ettiği bu alanda Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu vurguluyor. Tanınmamış da olsa orada fiili bir durumun olduğunu ve bunun dikkate alınması gerektiğini kaydediyor. Garantör ülke olarak KKTC ve Kıbrıs Türk halkının haklarının garantisinin özel şirket üzerinden ya da AB üzerinden verilmesi seçeneklerini de sunuyor. Ancak Kıbrıs Rum Kesimi bunların hiçbirine yanaşmıyor ve hidrokarbonlardan elde edilecek gelirler için ortak bir fon kurulması teklifini reddediyor. Sürdürdükleri doğalgaz arama faaliyetlerini egemenlik hakkı olarak gören Kıbrıslı Rumlar, olası bir ekonomik kazancın, Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra tüm Kıbrıslılara adilane bir şekilde paylaştırılacağını savunuyor. Türkiye ise buna güvenmiyor. 

Ayrıca Türkiye konunun sadece bir enerji sorunu olmadığının çok iyi farkında. Bölge ülkelerinin Türkiye’yi dışlayarak kurdukları ittifaklar sadece enerji ile sınırlı kalmıyor, savunma alanında iş birliği imkanlarını da içeriyor. Özellikle İsrail ile ortak tatbikatlar ve savunma projeleri ile bu mesaj veriliyor. 

Görüldüğü üzere herkesin kendi cephesinden haklı olduğu Doğu Akdeniz’de sorun sadece bir enerji sorunu olmaktan çoktan çıkmış durumda. 

Son olarak Rum basını Kıbrıs sularında ikinci sondaj kuyusunu açmakta olan Fatih’in burada 170 milyar metreküp doğalgaz kaynağına ulaştığını yazdı. Eğer bu gerçekse bundan sonra bu mücadele bambaşka bir boyut kazanabilir. Bekleyip göreceğiz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar