1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Dünya fosil yakıtlardan Biden'le kurtulur mu?
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Dünya fosil yakıtlardan Biden'le kurtulur mu?

Haftalardır gündemimizi işgal eden Amerikan seçimleri nihâyet bitti, Joe Biden kazandı.
Ocak ayında -eğer bir mucize olmazsa- Donald Trump koltuğu yeni başkana devredecek. 
Yeni başkanla birlikte, pek çok alanda politika değişimi bekleniyor. Amerika Birleşik Devletleri küresel bir güç, politika tercihlerindeki değişikliklerden tüm dünyanın etkilenmesi kaçınılmaz. 
Küresel düzeyde en fazla etkili olması muhtemel politika değişimlerinden biri de enerjiye ilişkin. 
Kampanya dönemindeki söylemlerine bakıldığında, iki adayın enerji politikaları arasında taban tabana zıt yaklaşımlar söz konusuydu. Trump’ın yanında Biden neredeyse yeşil enerji fanatiği gibi algılandı. 
Algı böyle olunca da, Biden’ın başkanlığının küresel enerji arenasına olumlu yönde yansımalarının olması bekleniyor haliyle... Acaba bu beklenti ne ölçüde gerçekçidir? Yeşil enerji şampiyonu görüntüsü veren Biden’ın gelişiyle dünya nihâyet fosil yakıtlardan kurtulacak mı?

FOSİL YAKITA BAKIŞ FARKI SADECE SÖZDE Mİ? 

Aslında bu sorulara cevap verebilmek için elimizde yeterli veri var.
Trump’ın, yönetim dönemi boyunca fosil yakıtlardan yana tavır aldığı, iklim değişikliğini bir aldatmaca olarak nitelendirerek Paris İklim Anlaşması’ndan ABD'yi çıkarmak için adımlar attığı doğrudur. Ancak fosil yakıtlar söz konusu olduğunda, Trump dönemiyle kendisinden önceki ve yine “yeşil enerji” sloganının öne çıkarıldığı Obama-Biden dönemi arasında önemli bir fark olduğunu söylemek çok zor. 

KÖMÜR TÜKETİMİ TRUMP'A RAĞMEN AZALDI

Örneğin petrol ya da kömür Biden’ın ikinci adam olduğu Obama döneminde daha az tüketilmiş de Trump gelip bunların tüketimini arttırmış değil. Bu ülkedeki petrol tüketimi her iki dönemde de neredeyse aynı miktarlarda oldu. Kömür tüketimi ise -Trump’ın tüm destek söylemlerine rağmen- Obama-Biden döneminin son yılına göre yüzde 20’ye yakın geriledi, 2019 yılında kömürden elektrik üretimi Obama’nın bıraktığı yere göre yüzde 30 daha düşüktü.
Trump döneminde, üç fosil yakıttan sadece doğalgazda yüzde 10 civarında bir tüketim artışı oldu. Ama fosil yakıtların toplamında her iki dönemde de neredeyse aynı miktarlarda tüketim söz konusu. Hatta bu ülkenin küresel fosil yakıt tüketimindeki payı Trump döneminde yarım puan kadar geriledi. 

TRUMP DÖNEMİNİN YENİLENEBİLİR KARNESİ İYİ! 

Aslında Trump döneminin yenilenebilir enerji karnesi de hiç fena değil: Bu dönemde rüzgâr kurulu gücü Obama dönemine göre yüzde 30’dan fazla, güneş kurulu gücü ise 2 katına yakın arttı. Böyle olunca, ABD’nin karbondioksit salımı da geriledi, 2019 yılında son 30 yılın en düşük düzeyine geldi. Obama-Biden döneminin son yılında bu ülke dünya toplam karbondioksit salımının yüzde 15,3’ünden sorumluyken, 2019 yılında bu oran yüzde 14,5 oldu.
Sonuç olarak, söyleme bakıldığında algı farklı olsa da, rakamlar bize Obama-Biden döneminin Trump döneminden daha çevreci olduğunu söylemiyor. Öyleyse Biden’ın başkan olduğu dönemde bundan farklı bir tablo bekleyebilir miyiz, bir de ona bakalım.

ABD İCİN ENERJİDE BİRİNCİ ÖNCELİK BAĞIMSIZLIK

ABD’nin enerjideki birinci önceliği, son yıllarda giderek daha fazla enerji bağımsızlığı oldu. Bu öncelik, ABD açısından aynı zamanda bir dış politika tercihidir ve yeni gelen başkan kim olursa olsun kolay kolay değişmeyecektir. Özellikle petrol ve doğalgazda kendi kendine yeterli olmanın ötesinde ihracat kapasitesini de arttırması bu ülke için pek çok coğrafyada stratejik avantaj anlamına geliyor. 

OBAMA DÖNEMİNDE ENERJİ ÜRETİMİ FIRLADI

ABD’nin enerji bağımsızlığı ise büyük ölçüde Obama’nın başkanlık yaptığı 2009-2016 yılları arasında petrol ve doğalgaz üretiminin arttırılmasıyla sağlandı. Obama’nın sekiz yıllık başkanlık döneminde petrol üretimi yüzde 80, doğalgaz üretimi yüzde 35 gibi son derece yüksek oranlarda arttı. Trump ise bu süreci, hız kesmeden sürdürdü. Böyle olunca, bu ülkenin 2008 yılında yüzde 64 olan petroldeki dışa bağımlılığı 2019 yılında yüzde 10’a kadar geriledi. Doğalgazda 10 yıl önce yüzde 15’e yakın dışa bağımlıyken bugün net ihracatçı konumuna geçti. Toplam fosil yakıtlarda ise 2008 yılında yüzde 30 oranında dışa bağımlı konumdaki ABD bugün kendi üretimiyle iç tüketimini tamamen karşıladığı gibi artan kısmını başka ülkelere ihraç ediyor. 
Dolayısıyla, enerjide son yıllarda kazanılan bu avantajlı konum, doğal olarak Biden döneminde de sürdürülmek istenecek, içerideki petrol ve gaz üreticileri rahatsız edilmeyecektir. 

KÖMÜRDE FARKLI BİR HİKAYE YAZILIYOR

Petrol ve gazda durum böyleyken kömürde farklı bir hikâye söz konusudur. Kömürlü santrallerin gaz santralleri ile ikame edilme politikası sonucunda ABD’nin kömür tüketimi bugün 10 yıl öncesinin yarısı düzeyine kadar gerilemiştir. Bu politikayla toplam fosil yakıt tüketimi aynı kalsa da karbondioksit salımı düşürülebilmektedir. 

İHRACAT NEDENİYLE KÖMÜR ÜRETİMİ ARTAR

Bana göre, Biden döneminde de kömür tüketimindeki gerileme normal seyrinde devam edecek, ancak petrol ve özellikle gaz kullanımı nedeniyle toplam fosil yakıt tüketiminde kısa ve orta vadede belirgin bir değişim olmayacaktır. Ancak, tüketim tarafı böyleyken, ihracat hedeflemeleri nedeniyle bu ülkenin fosil yakıt üretiminde artış beklenmelidir.
Bununla birlikte, Biden’ın “yeşil enerji” vurgusunun içi tamamen boş değildir. Son yıllarda özellikle güneş ve rüzgâr enerjisinde maliyetler hızla gerilerken, pek çok enerji şirketi fosil yakıtlardan uzaklaşarak yenilenebilir yatırımlarına yöneliyor. Dolayısıyla, fosil yakıtlardan yeşil enerjilere geçiş süreci, kamu politikası tercihlerinden çok piyasaların yönelimlerine göre şekilleniyor. Neticede, bu ülkenin güneşten elektrik üretimi son 10 yılda en az 30 kat, rüzgârdan elektrik üretimi ise 3 katına yakın attı ve daha da önemlisi artış hızı her yıl daha da yükseliyor. 

WASHINGTON İKLİM SÖZLEŞMESİNE DÖNECEK

Joe Biden’ın kampanya dönemindeki en net mesajlarından biri Paris İklim Anlaşması’yla ilgiliydi. Başkanlık koltuğuna oturunca ilk iş olarak ABD’yi anlaşmaya yeniden dâhil edeceğini söyledi. Ayrıca sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik daha iddialı hedefler konusunda dünya liderlerini ikna etmek için küresel bir iklim zirvesi düzenleyeceğini kampanya boyunca yüksek sesle tekrarladı. Biden yönetiminin, fosil yakıt üretimlerini caydıracak bir politikadan çok en büyük rakibi Çin’i köşeye sıkıştırabileceği tüketimi cezalandırıcı bir formülasyonun peşinde olması bana daha muhtemel geliyor. 

FOSİL YAKITLARA VEDA VAKTİNE DAHA ÇOK VAR

Sonuç olarak, fosil yakıtların sonunun gelmesine daha epeyce bir zaman var. Ama yine de bir taraftan “yeşil enerji” maliyetlerindeki gerileme devam ederken diğer taraftan fosil yakıt tüketmenin çok daha pahalı olacağı bir döneme doğru gidiş hızlanacak gibi görünüyor. Türkiye bu yöndeki gelişmelere şimdiden hazırlıklı olmalı, planlamalarını buna göre yapmalıdır. 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar