1. YAZARLAR

  2. Mehmet ASLAN

  3. Eski santrale filtre şart değilse yenilerin suçu ne?
Mehmet ASLAN

Mehmet ASLAN

Köşe Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

Eski santrale filtre şart değilse yenilerin suçu ne?

Termik santrallerin özelleştirilmesine yönelik çalışmaların hızlandığı sıralarda, 10 Ekim 2011 tarih ve 28080 sayılı Resmi Gazete’de Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Bu yönetmeliğin birinci maddesinde şöyle deniliyordu:

“Özelleştirme sürecindeki termik santrallerin işletmecileri, özelleştirme sürecinin tamamlandığı tarihten itibaren üç ay içerisinde iş termin planlarını sunmak ve en geç iki yıl içerisinde (abç) çevre izni almak zorundadırlar.”

Yönetmelikteki bu cümleyi okuyunca, bu işlerden biraz anlayan pek çok kimse gibi biz de kendimizi tutamayıp gülümsemiştik. Çünkü özelleştirme kapsamındaki bir çok santralda bulunmayan Baca Gazı Arıtma tesislerinin iki yıl gibi kısa bir süre içinde kurulması elbette ki mümkün değildi.

O zaman, bu yönetmeliği hazırlayanlar acaba bu konulardan hiç mi anlamıyorlardı? Yoksa, bizim bilmediğimiz ama onların bildiği bir şeyler mi vardı?

Aradan zaman geçti, önemli termik santrallerin özelleştirme ihaleleri yapıldı. Bilahare, yani termik santral özelleştirme ihalelerinin tamamlanmasından sonra, 30 Mart 2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 8. Madde’de bu konuyla ilgili önemli bir düzenlemeye yer verildi.

EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, bunların özelleştirilmeleri hâlinde de geçerli olmak üzere (abç), çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2018 tarihine kadar süre tanındı.

Eh, beş yıllık süre, Baca Gazı Arıtma tesislerinin kurulması için makul bir süre olarak düşünülebilirdi. Bu yüzden, her ne kadar “Bu sürenin üç yıla kadar uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir” ibaresi biraz işin tadını kaçırsa da pek çoğumuz verilen bu ilave süreyi normal karşıladık.

Ama, her türlü hukuk ilkesiyle çelişen “... bu gerekçeyle.. elektrik üretim faaliyeti durdurulamaz, idari para cezası uygulanmaz” ibaresi yüzünden olmalı ki, Geçici 8. Madde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bunun üzerine, 04 Haziran 2016 tarihinde kabul edilen bir kanunla, özelleştirilmiş ve özelleştirilecek olan santrallerin çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31.12.2019 tarihine kadar süre tanındı.

Değerli okuyucular, bu arada ilginç olan husus, bugüne kadar aradan geçen uzun sürede, bahis konusu termik santrallerin hiç birinde, Çevre İzni alınması şöyle dursun, Baca Gazı Arıtma tesislerinin kurulmasına yönelik herhangi bir ihale sonuçlandırılmamış veya işin yapımı için bir sözleşme dahi imzalanmamıştır (veya biz duymadık).

Demek ki, bunca kanun değişiklikleri, yönetmelikler, müeyyide tehditleri vb. işletmeci firmalar için hiç bir zorlayıcı etki yaratamamıştır. Üstelik bugüne kadarki gelişmeler bu muafiyet durumunun üç yıllık fasılalarla ilânihaye devam edeceğini göstermektedir. Bu nedenle, işletmeci firmaların Çevre İzni almak için bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da herhangi bir gayret göstermeyecekleri şimdiden bellidir.

Ama örnek olarak alırsak, Tunçbilek Termik Santralı’nın EÜAŞ yönetiminde iken 9477 mg/Nm3 olan Kükürtdioksit emisyonu, yeni sahiplerinin yönetiminde 4155 mg/Nm3 olarak ölçülmüştür. Henüz çevre izni alacak kadar düşürülemese de büyük başarı (!) sayılmalı. (Her iki değer, işletmeci kuruluşların kendi yaptırdıkları ölçümlere dayanmaktadır.)

Öte yandan, kıyaslama yapılabilsin diye söylüyorum: Yeni linyit santralı yapacak müteşebbisler için, Yönetmelikçe belirlenen kükürtdioksit emisyon limiti 200 mg/Nm3’tür. Yani Tunçbilek’ten şu anda salınan kükürtdioksitin yaklaşık 20’de biri.

Değerli okuyucular, şimdi çevre, atmosfer, hava kirliliği, çevre kirliliği dahil her şey bir yana, bu durum açıkça Rekabet Kanunu’na aykırıdır. Şu anda Tufanbeyli Termik Santralı veya Silopi Termik Santralı ile Tunçbilek Termik Santralı aynı piyasa içinde elektrik satmak üzere faaliyet gösteriyor.

Ancak Tufanbeyli ile Silopi (veya kurulması planlanan yeni bir linyit santralı) 200 mg/Nm3 limitine uymakla yükümlü tutulurken Tunçbilek ve benzerleri Geçici 8. Madde sayesinde hiçbir limite tabi olmadıkları gibi haklarında bu gerekçeyle hiçbir müeyyide de uygulanamıyor.

Şimdi de, en son uzatma ile 31 Aralık 2019 tarihine ertelenen muafiyet sona erme tarihinin üç yıl daha ertelenmesi için yeni bir düzenleme daha yapıldı. Üstelik bu kanun metnini hazırlayanlar, işi öyle ustalıkla gizlemişler ki, normal olarak termik santral, çevre, muafiyet gibi kelimeleri kullanarak bulmanız gereken bu metni Google’da bulamıyorsunuz. Çünkü kullanılan ifade bunların hiç birini ihtiva etmiyor. Peki Google amcanın bile gözünden kaçmayı başaracak ölçüde başarılı kabul edilmeyi hak eden bu metin nemenem bir şeydir? Google amca vermese de biz sizin için bulduk, buyrun:

“Devir Sözleşmeleri ve Elektrik Satış Anlaşmaları kapsamındaki hak ve yükümlülükler için öngörülen süreler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz altı ay süreyle uzatılır.”

Oysa böyle gizli-saklı şeylerle uğraşmak yerine, Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesinde yapılmış ve yapılacak yerli kömür santralları için de bütün emisyon limitlerinin açıkça iptal edilmesi ve aynı dokunulmazlıkların onlar için de sağlanması çok daha uygun olabilirdi.

Böylelikle hem fiili durum Rekabet Kanunu’na uyumlu hale getirilir ve hem de yaklaşık 20 yıldır neredeyse hiç yapılmayan yerli linyit santralı projelerinin önü açılabilirdi. Üstelik bu sayede, hükümetlerin orta vadeli programlarının hepsinde hemen hemen aynı ifadelerle yazılan ve artık kabak tadı veren “yerli kömür kaynaklarının elektrik üretimindeki payı artırılacak” iddiasına da birazcık olsun inandırıcılık kazandırılabilirdi.

Ama nerde?

Önceki ve Sonraki Yazılar