1. YAZARLAR

  2. Halil DAĞ

  3. Soykırım meselesi ve enerji siyaseti
Halil DAĞ

Halil DAĞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Soykırım meselesi ve enerji siyaseti

Meselenin özü bizim için bir temcit pilavından farksız. Ama düşen petrol fiyatlarının fakirleştirdiği Ruslar ve Suudiler için durum biraz farklı.

Her yılın Nisan ayı, tekrar tekrar gündeme getirilen Ermeni Soykırımı meselesi dolayısıyla Türkiye için sıkıntılı geçer. Bu yıl Almanya, Haziran ayının ilk günlerinde Ermeni Soykırımı meselesi ile ilgili bir kararı parlamentosunda onayladı ve konu yeniden alevlendi. Türkiye çeşitli tepkiler gösterirken Almanya, tarihle yüzleşmek gibi argümanları kullanmayı tercih edip Almanya-Türkiye ilişkilerinin yolunda gittiğini söylemekle yetindi.

Soykırım Meselesi, tarihsel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Tehcir Kararı ile ilgili olmasına karşın Azerbaycan’ın da yakından ilgilendiği bir mesele. 1990’lardan bu yana Azerbaycan’ın topraklarının beşte biri Ermenistan’ın işgali altında ve henüz dünya kamuoyu Azerbaycan lehine bir tutum takınmış değil. Bu da Azerbaycan’ın sorunu istediği gibi çözmesini engelleyen en önemli faktördür.

Azerbaycan özellikle 1990’ların sonlarından itibaren Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı projesi nedeniyle batı dünyası nezdinde itibar kazanmış olsa da meseleyi istediği şekilde henüz çözdürebilmiş değildir. Fakat Azerbaycan’ın son yıllardaki petrole dayalı zenginleşmesi ve yılda 3,5 milyar dolardan fazla askeri harcama yapması (Ermenistan’ın yıllık harcaması ise 350 milyon dolar civarında), mevcut fiili durumun uzun süre devam etmeyeceğine işaret ediyor.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında çıkan, 1-5 Nisan 2016’daki 4 Gün Çatışmaları sırasında Rusya’nın fiili bir tepki göstermeyerek masayı işaret etmesi, Azerbaycan’ın bu konuda elini daha da güçlendiriyor. Enerji gelirleri zayıflayan Rusya, bölgede Azerbaycan’ın elini güçlendiriyor. Durumun farkında olan Azerbaycan’ın, yakın bir gelecekte Rusya’yı bir manivela gibi kullanarak, hem bölgeyi hem de Batı’yı bir açmazla karşı karşıya bırakma ihtimali mevcut.

Şöyle ki;

Birkaç yıl öncesinin 100 dolar bandının üstüne oturan petrol fiyatları, Rusya’yı çökertme stratejisiyle artık 40 dolar bandının altına oturmuş durumda. Bu nedenle başta Rusya olmak üzere petrol üreticisi Suudi Arabistan, Azerbaycan, Irak, Barzani Yönetimi gibi petrol üreticisi güçler önemli ölçüde gelir kaybı yaşıyorlar (*).

Üstelik bu dönemde ABD ile işleri yoluna koyan İran, düşen petrol fiyatlarına rağmen serbestçe petrol satabildiği için önü açılan tek ülke. Ve şimdiye kadar Ortadoğu’da Batı statükosunu koruyan Suudi Arabistan yalnızlaşıp para kaybederken bir numaralı düşmanı İran ise hem Batı şemsiyesine giriyor hem gelirlerini artırıyor.

Kartları yeniden karıştırıp oyunu yeniden kurma zamanı gibi görünüyor.

Almanya’nın tam da bugünlerde tarihsel bir soruna parlamento iradesi böyle gibisinden gevşek bir gerekçeyle burnunu sokması, zaten istim üstünde olan Azerbaycan’ı hayli rahatsız etmiş durumda.

Berlin’de ve çeşitli Alman şehirlerinde Türkiye Türkleri ile Azerbaycan Türkleri’nin çeşitli sokak eylemleriyle bu durumu protesto etmesinin yanında Azerbaycan’ın resmi kanallardan protestosunu ortaya koyduğu görülüyor.

Türkiye’ye karşı alınan bu tavrın Hocalı Katliamı’nın ve diğer sorunların görmezden gelinmesine yol açacağını düşünen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Haziran ayında Almanya Parlamentosu Bundestag’daki görüşmelerini iptal ederken, parlamentolararası dostluk grubu üyeleri ile görüşmeyi de reddetti.

Buraya kadar her şey tipik bir uluslar arası ilişkiler meselesi ve enerji gündeminin dışındaki gelişmeler.

Ancak Azerbaycan’ın güneyindeki İran’ın kaybeden iki büyük üretici Rusya ve Suudi Arabistan karşısında pozisyon kazanması, Almanya’nın Rus gazına bağımlı bir ekonomiye sahip olması gibi faktörler, Azerbaycan’ı en ufak bir kıpırdanmada merkezi bir role taşıma potansiyeline sahip.

Hatırlanırsa 1990’larda Ermeniler için tanklarla Bakü’ye giren Rusya, Nisan 2016’daki Azeri-Ermeni çatışmasında tarafsız kaldı ve masayı göstermekle yetindi. Petrol gelirlerindeki azalma, Rusları macera aramaktan alıkoyuyor bu açık. Ama belki de Moskova, bölgedeki çatışmanın genişlemesini umarak sessiz kaldı. Hatta yarın bir gün Azerileri Ermenilere karşı kışkırtarak çatışmacı bir ortamda petrol fiyatlarının yükselmesini bile isteyebilir.  

Rusya bu sene Almanlarla gaz satış sözleşmesini yeniledi ve düşen petrol fiyatları nedeniyle gaz fiyatlarında da önemli indirimler yapıldı. Rusya’nın düşük fiyata dayalı petrol üretim ve ticaretini daha fazla sürdürebilmesi mümkün değil. Bu nedenle Almanların parlamentoda aldırdığı bu karar, Ruslara yeni fırsatlar sunabilir.

Öte yandan böylesi bir çatışmayı Suudilerin de seve seve desteklemesi muhtemel. Çünkü geçmişten beri İran’ın Ermenileri desteklediği biliniyor ve Tahran’ı yeniden gerilimli bir ortama sürükleyerek izole etmek, Suudi Arabistan’ın işine gelecektir.

Burada tek mesele Şii karakterli bir Azerbaycan’a İran aleyhine verilecek Vehhabi desteğinin nasıl algılanacağıdır. Öte yandan Azerbaycan’da milliyetçi damarın çok güçlü olduğunu ve İran’ın kuzeyini oluşturan Güney Azerbaycan’ın da gerilime dahil olmasının İran’ın eteklerini tutuşturacağını hesaba katmak gerekir.

Nihayetinde Almanya’daki gelişmelerin doğrudan Hazar ve Kafkasya’ya yansıması uzak bir ihtimal ama düşen fiyatların hızla fakirleştirdiği Rusya ve Suudi Arabistan’ın bu işe acilen bir çözüm bulmak isteyeceği de ortada. Bunun en pratik yolu da Rusların desteğini azaltarak yalnız bırakacağı Ermenistan’ın Azerbaycan’a biraz da olsa hırpalatılmasıdır. Rusya’nın 200 yıllık manivelasıdır Ermeniler, bu yüzden Moskova yönetimi bundan kolayca vazgeçebilir mi kestirmek zor. Ancak artık kışların Moskova’da daha zor geçeceği de aşikar.

Azerilerin milli gururunu okşayacak birkaç stratejik başarının ve Ermenilerin işgalindeki topraklarının bir kısmının böylesi çatışmacı bir ortamda Azerilere iadesi, Ruslar için fakirleşmenin getireceği imparatorluk çatırdamasından daha evladır.

Putin’in bu kumara, dördüncüyü bulduğu an “yok” deme ihtimali de yoktur. O dördüncü de Rusların aleyhine ABD’yi kollayayım derken saray sefasının sonuna gelen Suudi Kralı Selman’dan başkası değildir.

Azerbaycan bu kumara yanaşır mı diye sorarsanız...

Ülkede 1,5 milyon kadar savaş göçmeni var ve başta Panama Belgeleri olmak üzere bir çok konuda başı ağrıyan Aliyev Ailesi, milli heyecana seve seve yatırım yapar. Yeter ki Ruslar bu işe “he” desin. 

(*) Bu yıl Barzani Yönetimi’nin maaş ödeme sıkıntısına düştüğü görülmektedir. Bunun yanında Suudi Arabistan’da geçmişteki görkemli zenginliğin artık geride kaldığı ve halka dağıtılan zengin hediyelerin geride kaldığı da görülmektedir. Dünün hovardaca harcama yapan petrol zenginleri bugün adeta kemer sıkma politikasına geçiş yapmaktadır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar