1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Türkiye’nin fosil yakıt karnesi
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye’nin fosil yakıt karnesi

Önce Covid-19 salgını, ardından Rusya-Ukrayna Savaşı, küresel enerji dengelerini ciddi oranda sarstı.

Gelişmelerden tüm dünya etkilendi ama en fazla sorun yaşayan coğrafya Avrupa Kıtası oldu. Yakın zamana kadar kendilerini nispeten güvende hisseden Avrupa ülkeleri, fosil yakıtlarda Rusya’ya olan aşırı bağımlılıkları nedeniyle zor zamanlar yaşıyor.

Sadece Avrupa’dakiler değil, yaşanan süreçten tedirgin olan pek çok ülke, mevcut enerji politikalarını yeniden gözden geçiriyor. Yapılacaklar listesinin en başına ise fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılmasını koyuyorlar.

Ya Türkiye’nin fosil yakıt karnesi ne durumda? Kısa bir göz atalım.

FOSİL TÜKETİMİNDE ARTIŞ REKTORTMENİ

Her tür krize ve fiyat artışına rağmen petrol tüketiminden vazgeçemiyoruz. Geçtiğimiz 10 yılda dünya petrol tüketimi sadece yüzde 6 oranında artarken, Türkiye’nin tüketimi yüzde 44 arttı. Artış oranı dünya ortalamasının 7 katından daha fazla. Aynı dönemde, tüketim Avrupa’da yüzde 10 düştü, ABD’de yerinde saydı. Son 10 yılda petrol tüketimi bizden daha fazla artan sadece dört ülke var; onların ikisi de petrol ihracatçısı zaten.

Türkiye, ham petrol ve petrol ürünlerinin yaklaşık yüzde 93’ünü dışarıdan ithal ediyor. Üstelik büyük bir kısmını az sayıda ülkeden. Geçtiğimiz yıl ithalatın üçte ikisini sadece üç ülkeden yaptık: Irak (yüzde 30), Rusya (yüzde 24) ve Kazakistan (yüzde 10).

Petrolde olduğu gibi doğal gazda da hız kesmiyoruz. Tüketimimiz, bir yıl öncesine göre yüzde 25 artarak 2021 yılında bugüne kadar olan en yüksek düzeyine ulaştı. Son 10 yılda doğal gaz tüketimi dünyada yüzde 25 oranında artarken, Türkiye’de yüzde 37 arttı. Aynı dönemde, bizim gibi gazın tamamını ithal edip de tüketimini bizden daha yüksek oranda artıran sadece 3 ülke bulunuyor. Hatta bugün gaz krizi nedeniyle soğuk terler döken Avrupa’da toplam tüketim son 10 yılda yüzde 2’ye yakın geriledi.

Türkiye’nin doğal gazdaki yerli üretimi artık ihmal edilebilir düzeyde. Dolayısıyla 2021 yılında tükettiğimiz doğal gazın neredeyse tamamını dışarıdan ithal ettiğimizi söyleyebiliriz. Sınırlı sayıdaki ülkeye bağımlılık bakımından ise buradaki durum petrolden de kötü. 2021 yılı gaz ithalatının yaklaşık dörtte üçünü sadece 3 ülkeden yaptık: Rusya (yüzde 45), İran (yüzde 16) ve Azerbaycan (yüzde 15).

Gelelim kömüre…

Dünyada tüketilen toplam kömür miktarı geçtiğimiz 10 yılda fazla değişmedi ama Türkiye’nin tüketimi yüzde 23 oranında arttı. Aynı dönemde, kömür tüketimi Avrupa’da yüzde 40’a, ABD’de ise yüzde 50’ye yakın düştü. Kömürden bir türlü vazgeçemeyen Asya-Pasifik coğrafyasında dahi, tüketim bizden çok daha düşük oranda arttı.

Kömür tüketimimizdeki bu artış, mevcut yerli kömürlerimizi ürettiğimiz için değil, dışarıdan yaptığımız ithalatı arttırdığımız için oldu. Böyle olunca, kömürdeki dışa bağımlılığımız son 10 yılda yaklaşık 10 puan artarak yüzde 60 seviyesine dayandı. Kömür ithalatındaki görüntü ise petrol ve doğal gaza göre daha da sorunlu. Çünkü 2021 yılı ithalatımızın onda dokuzu sadece 3 ülkeden yapıldı: Rusya (yüzde 39), Kolombiya (yüzde 39) ve Avustralya (yüzde 14).

YENİLENEBİLİR PAYI ARTSA DA... 

Aslında, son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de rüzgâr ve güneşe önemli yatırımlar yapılınca, enerji tüketimimiz içerisinde fosil yakıtların payı son 10 yılda yüzde 90’dan yüzde 83 seviyesine kadar düşürülebildi. Ancak fosil yakıtlar payının dünyada ortalama yüzde 82, Avrupa’da ise ortalama yüzde 70 düzeyinde olduğunu dikkate aldığımızda, bu konuda iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebilmek mümkün değil.

Üstelik son yıllarda dünya ortalamalarının çok üzerinde arttırdığımız fosil yakıt tüketiminde ithalat bağımlılığımız da aynı şekilde artmaya devam etti. On yıl önce yüzde 79 olan fosil yakıtlardaki dışa bağımlılık oranı 2021 yılında yüzde 84 seviyesine kadar dayandı. Böyle olunca, kabaran enerji ithalat faturaları Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi baskılar oluşturdu.

Diğer taraftan, problem sadece ekonomi de değil. Fosil yakıtlarda az sayıda ülkeye, özellikle de Rusya’ya olan bağımlılık düzeyinin giderek artması, hem enerji güvenliği ama aynı zamanda ulusal güvenlik bakımından da ciddi tehditler oluşturmakta.

Şüphesiz, ekonomik büyüme talebi olan bir ülkede enerji tüketimi de kaçınılmaz olarak artacaktır. Bununla birlikte, Türkiye’nin fosil yakıt tüketiminde bu düzeydeki bir artış eğiliminin artık sürdürülebilir olmadığı, ayrıca son dönemde dünyada yaşanan gelişmeler ve enerji fiyatlarında sıkça görülen dalgalanmalar dikkate alındığında, her an ülkenin başına dert açabilme potansiyeli taşımakta olduğu açıkça görülmektedir. Bu bakımdan, enerji politikamızın ithal fosil yakıt tüketimlerini azaltmaya yönelik olarak yeniden kurgulanması, bu amaçla bir taraftan yerli ve yenilenebilir kaynakların desteklenmesi diğer taraftan enerji verimliliği/tasarrufu tedbirlerinin acilen devreye sokulması en doğrusu olacaktır. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar